Sosyal Medya

Makale

İslam’da din adamı (ruhban sınıfı) yoktur

"Andolsun Nûh'u ve Ä°brâhim'i elçi olarak gönderdik, onların soyundan gelenlere de peygamberlik ve kitap verdik. Onlardan doÄŸru yolu bulanlar olduÄŸu gibi birçoÄŸu da yoldan çıkmış kimselerdir./ Sonra onların izinden peygamberlerimizi peÅŸ peÅŸe gönderdik. Arkalarından Meryem oÄŸlu ÃŽsâ'yı da gönderdik, ona Ä°ncil'i verdik, ona uyanların kalplerine ÅŸefkat ve merhamet yerleÅŸtirdik. Kendilerinin icat ettikleri ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiÅŸtik; sırf Allah'ın hoÅŸnutluÄŸunu kazanmak için yapmışlardı, ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik, ama çokları yoldan çıkmışlardır.”(Hadîd:57/26-27)

Ruhbân rahip kelimesinin çoÄŸuludur. Rahip sözlükte “korkan” anlamına gelir. “Allah korkusu içine yerleÅŸmiÅŸ ve dışına vurmuÅŸ, kendini Allah'a kulluk etmeye hasretmiÅŸ kiÅŸi” anlamında olmak üzere hıristiyan din adamlarına bu ad verilmiÅŸtir. Hıristiyanlık'ta kutsal ruhbanlık sakramenti, hıristiyan tebliÄŸinin ÃŽsâ tarafından havârilere devredilmesi geleneÄŸine kadar çıkarılır. Ruhbanlık sırrının Yeni Ahid'deki zeminine delil olarak Mesîh'in insan ve Tanrı arasında ara bulucu konumu gösterilir. Kilisenin başı olan Mesîh yetkilerini havârilere, havâriler de din adamlarına aktarır. Mesîh'in temsilcisi olarak seçilen din görevlileri üç rütbe altında toplanabilir: Piskopos, rahip (veya papaz), diyakos (papaz yardımcısı). Bunların atanmasında belirli kural ve usuller vardır. Kardinal adı verilen din adamları grubu yüksek dereceli piskoposlardan oluÅŸur ve bir anlamda kilisenin en üst düzeydeki genel kurulunun temsilcileridirler. Piskoposların üzerinde yer alan papalık kurumu, temel bir hiyerarÅŸi olmaktan çok, idarî bir görev mahiyetindedir. Papa bütün Katolikler'in başı, ÃŽsâ'nın Petrus aracılığıyla vekili ve Roma piskoposudur. Ortodokslar arasında yetkileri en geniÅŸ piskoposlara ise patrik ve metropolit unvanları verilir. Özellikle reform kaynaklı bazı kiliseler ibadet için özel din adamlarının varlığını gerekli görmezken, çoÄŸu kiliseler, kökenini Yeni Ahid'e çıkardıkları din görevlilerini kilisenin varlığı için zorunlu sayar. Katolik ve Ortodoks kiliselerine göre din adamlarının görevleri ve hiyerarÅŸisi ilk havârilerden günümüze kadar deÄŸiÅŸtirilmeden gelmiÅŸtir; bugünkü hiyerarÅŸisi de dünyevî kurallara göre belirlenmiÅŸ olmayıp “luro divino”ya (ilâhî karara) dayanır. Protestanlar ise din adamlarının kutsiyetine inanmazlar. Onlara göre Yeni Ahid'de birtakım görevlilerden söz ediliyorsa da tarihî ÅŸartların gerektirdiÄŸi durumlara göre bu görevlileri deÄŸiÅŸtirme imkânı her zaman vardır. Bununla birlikte Protestan kiliselerinin bir kısmı (Calvinciler, Ä°sveç LutherciliÄŸi ve Anglikan kilisesi) geleneksel din görevlileri anlayışını herhangi bir kutsiyet atfetmeden uygulamaktadır (bu konuda daha fazla bilgi için bk. Mehmet Aydın, “Hıristiyanlık”, DÄ°A, XVII, 350, 351, 352).

Kur'an'da hıristiyan din adamlarından bazı erdemleri ve özellikle tevazuları sebebiyle olumlu biçimde söz edildiği görülürse de (Mâide 5/82), ruhbanlık anlayışı ve bu kavramın peygamber olmayan kişilerin ilâhî yetkilerle donatılmış gibi gösterilmesine alet edilmesi tasvip edilmez. Nitekim bu âyette ruhbanlarca istismar edilen dinî otoritenin hıristiyan toplumu üzerindeki olumsuz etkilerine işaret edilerek yahudilerin rabbileri kutsallaştırması gibi hıristiyanların da zamanla Îsâ'yı ve rahipleri kutsallaştırdıkları belirtilmiştir. Ayrıca Kur'an'da (yazının başına mealini aldığımız âyette), ruhbanlığın aslında Hıristiyanlık'ta bulunmayıp sonradan ihdas edildiğine işaret edilmiş, fakat Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için bazı hıristiyanlarca başlatılan bu hareketin gereğinin yerine getirilmediğine dikkat çekilmiştir.

Tevbe suresinin 34-35. âyetlerinde önce, yahudi din âlimlerinden ve hıristiyan din adamlarından birçoğunun, dini istismar etmek suretiyle haksız kazanç elde ettiklerine ve bu şekilde sağladıkları güçle insanları Allah'ın gösterdiği yoldan alıkoyma çabası içinde olduklarına dikkat çekilmiştir. Bu kimselerin din üzerinden çıkar sağlamalarıyla ilgili olarak, verdikleri hükümler için rüşvet almaları, ilâhî kitapta değişiklik yapıp yazdıkları tahrif edilmiş nüshaları satmaları, Allah katında duaların kabulüne aracı olacağı izlenimi vererek bağış almaları, günah çıkarma karşılığında bir gelir elde etmeleri ve birçok dolambaçlı yollarla kendileri için malî kaynaklar oluşturmaları gibi izahlar yapılmıştır. Allah yolundan alıkoymanın şekli ile ilgili olarak da tefsirlerde, zaman ve mekâna göre değişik çabaların sarfedildiğine dair açıklamalar yer alır. (Geniş bilgi için Kur'an Yolu isimli tefsirimize bakılabilir.)

Gelecek Cuma yazısında İslam'da din adamlığı konusuna bakalım.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.